Kayıtlar

Yazı(m) etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İlk Günah

Resim
Cennette mutlu mesut yaşıyorlardı. Dünyada veya öteki alemde, artık o cennet (bahçe) her neredeyse... Günah nedir bilmiyorlardı. Günah bir seçenek değildi belki de. Allah azze ve celle, onlara bir seçenek sundu: "Bundan yemeyin". Sonra kendisine izin verilmiş olan İblis dahil oldu olaya ve kan(dırıl)dılar. Artık günah, onlar için bir seçenek hâlini almıştı. "Pişmanlık" da öyle. Ve utanç da... Örtünmeye çalıştılar ama neyi gizleyebilirlerdi ki Yaradan'dan? Yapamadılar. Sonra yalvardılar, pişman oldular. Malum birisinin yaptığı gibi kendi hataları için Yaradan'ı suçlamadılar ve hatalarını kabul ettiler. Bunu yaptıkça "insan" kalacaklardı. En güzel elbise de buydu zaten. Huzurlu bahçelerinden çıkarıldılar ama ellerinde "en güzel elbise" vardı. Onu giydikleri sürece her yer cennet olacaktı. Aslında bir düşüş değildi başlarına gelen ya da bir kovulma. İradeden ve tercihten bîhaber yaşarken, iyiliği ve kötülüğü bilinçli olarak seçerek ve bu

Evlat Sevgisi & Allah Sevgisi

Resim
Bir muhabbet meclisinde bir abim şöyle demişti: "Akşam eve geliyorum ve fark ediyorum ki ben imanımı evladım kadar sevemiyorum..." Biraz durup düşününce fark ettim ki dil ile çok kolay söylenen ama uygulamada çok zor olan bir eylem bu: Allah'ı sevmek. Evlat sevgisi kişi ile çocuk arasındaki fiziksel bir bağ temelinde oluşan ya da başlayan bir sevgi. Bu bağ her zaman biyolojik şekilde başlamayabilir. Evlatlık çocuklar da aynı şekilde sevilebilir. Ama diğer bütün sevgiler çok daha farklı bir çaba gerektiriyor. Evladını anlamak gibi bir durumu olmaz çoğu zaman ebeveynlerin. Çoğunlukla elde olmaz bu anlamadan sevme durumu, sadece seversin. Ancak Yaradan'a duyulan sevgi diğer tüm sevgilerin temelindedir ve "Seviyoruz tabi ki" deyip bırakılamaz. İspat ister her daim. Aslında bütün sevgiler böyledir, teoride. Her "normal" insan ailesini sever ama bunu gösteremeyebilir veya farklı şekillerde ifade edebilir. Ancak bir yerde bu sevgi muhakkak kendini gö

En çok...

Resim
En çok sigaranı kıskanıyorum. Hüzünlüyken, neşeliyken, umutluyken, tükenmişken, sağlıklıyken, hastayken, hem de çok hastayken, dinçken, yorgunken, açken, tokken, uykuluyken, uyanıkken, çayın yanında, suyun yanında, benim yanımda... Her zaman onunlasın. Her şeye ama her şeye üşenirken bu merete hiçbir zaman ve zeminde üşenmeyişin beni ölesiye kıskandırıyor. Bu bir paranoya değil, acı gerçeğin daniskası hem de... Kendimi onunla kıyaslamıyorum ama "senin için canımı veririm" gibi şaşalı bir cümle kuran insandan, ben dokunmaya kıyamazken kendisini kendi elleriyle öldürüşünü seyretmekten usandığım için bunu bırakmasını istediğimde makul bir çaba beklemeyi hak ediyor olmalıyım. Evet, insanın herhangi bir alışkanlığını bırakması, ondan vazgeçmesi kolay değildir; hatta en zorudur, bunu çok iyi biliyorum; çünkü o kadar çok şeyden vazgeçtim ki... Kiminden pişmanım, kiminden değilim. Sevgime veya yaptıklarıma karşılık beklemiyorum, sadece biraz çaba bekliyorum ve biraz dürüstlük de f

Mucize (Wonder) (2017) - Film hakkında

Resim
Mucize nedir? Gözümüzün önünde belirli veya belirsiz aralıklarla sürekli tekrar eden olaylara çok çabuk alışıyoruz. Normal kabul ettiğimiz durumlar ile mucize olarak adlandırdığımız durumların temelde tek farkının, birinin çok nadir olarak gerçekleştiği gerçeğini gözden kaçırıyoruz. Atomların hareketinden okyanus dalgalarına, hücrelerden gezegenlere, kokoreççi Sami Usta'nın bıçak darbelerinden yıldızların çarpışmasına varana kadar tüm hareketler ve tüm varoluş başlı başına bir mucize aslında. Bu bakış açısıyla normal-anormal farkı dahi ortadan kalkıyor. İşte tam da bu düşüncelere daldıran sıcacık bir film: Mucize .  Sadece sıradan bir izleyici gözüyle, spoiler da vermeden, film hakkında bir şeyler yazayım dedim. Umarım haddimi aşmış olmam. Genetik bir "anomali" nedeniyle doğuştan itibaren bir çok ameliyat geçiren August, yüzünün diğer insanların arasında dolaşmaya "uygun" olmayışı nedeniyle 5. sınıfa kadar evde annesi tarafından öğretim görmüştür. &qu

Yalancının mumu...

Resim
Sanırım ortaokul yıllarımdaydı, bu atasözünü ilk duyduğumda aklıma takılan bazı noktalar olmuştu: "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar." İnternetin bu kadar yaygın ve bilginin bu kadar ucuz (değersiz anlamında) olmadığı zamanlarda yaptığım okumalarda hep birbirine yakın açıklamalar vardı. Ortak nokta, yalanın bir şekilde kısa zamanda ortaya çıkacağı hatta daha gün bitmeden gerçeğin kendisini göstereceği şeklindeydi.  O zamanlar bu atasözü hakkında içimde oluşan ve sebebini izah edemediğim tereddütler ilerleyen yıllarda daha net sorulara dönüştü. Eski zamanlarda, yani insanların günümüzdeki gibi gece en az saat onbir-onikilerde yatmadığı, üçlere-dörtlere kadar tartışma programı veya filmler seyretmediği, kokoreççiye veya dürümcüye gitmediği zamanlarda ortaya çıkan bir atasözü bu. Her gün sabah namazından önce kalkan insanlar, yatsıdan sonra mecburen yatıyorlardı. Mumlar ise akşam ile yatsı vakti arasında yanmaktaydı. Yani yatsıya kadar yanan mum zaten "yaşanan&qu

Rastgele

Değerlendirenler

Kim terörist?

Kim terörist?

Misafirler