Kayıtlar

Abi alsın...

Resim
Geçen gün mahallemizdeki küçük markette alışveriş yapıyorum. Benim yaşlarımda, en fazla benden bir-iki yaş küçük güzel bi hanım kız da alışveriş yapıyor. Ödemeyi yapacakken ben de kasanın yanındaydım. Marketçi abiye dönüp "Önce abi alsın" dedi benim için. Anam! Nasıl hissediceğimi şaşırdım. Ne diyceğimi bilemedim. O an, işte o an, bir tutam kılın-tüyün insan ilişkilerindeki etkisini yeniden farkettim, üzülerek. Zira biraz uzunca bıyık bırakmıştım bir süredir. Ama yani bıyıklıyız diye hemen abi mi oluyoruz? Anlamadım gitti insanların bu bıyığa, sakala yaklaşımlarını. O an aklıma hemen Karacaoğlan geldi. Lisede okuyup çok güldüğüm bi koşma'sı vardır rahmetlinin. Bi gün benim de başıma geleceğini nerden bilebilirdim. Şöyle biter koşması: Karacaoğlan derki n'oldum n'olayım Akar sularınan bende geleyim Sakal seni makkabınan* yolayım Bir kız bana emmi dedi n'eyleyim. *cımbız

Nereye?!

Resim
"Az daha hızlı gitsem gitmiştin şimdi. Niye acele ediyosun? Nereye koşuyosun, nereye koşuyosun?" Sabah işe giderken, Ulus'ta, caddeden karşıya geçmek için atılan genç hanıma, otobüs şoförünün söylenmesiydi bu sözler. "Nereye koşuyorsun"u ikinci defa söylediğinde öyle vurgulu söyledi ki, duysanız düşüncelere dalardınız hemen. "Nereye koşuyorum, nereye koşuyoruz, bu koşturmaca neden?" şeklinde entel sorular belirirdi aklınızda. Şoför abinin bunu, yani günümüz insanının anlamsız koşturmacasını kastettiğini nereden mi biliyorum? Emin olun otobüs şoförleri bir şeye vurgu yaptıklarında onu anlarsınız. Hem de hemen...

Pipolu Taksici

Resim
Bugün Cuma'dan çıkmış ofise doğru gelirken yoldaki bir taksici dikkatimi çekti. Taksisinden inmiş, hemen önündeki aracın sahibine kızıyor. Artık onun yerine mi park etmiş nedir tam anlamadım. Ama dikkatimi çeken şey ağzındaki pipo oldu. Hayatımda ilk defa pipolu taksici gördüm. Bir yandan önündeki aracın sahibine kızıyor bir yandan da piposundan dumanlar çıkarıyordu. Gaziosmanpaşa (Ankara) garip bir semt. Ve pipolu taksicinin hemen ardından karşıma çıkan simitçi amca... 60'larında... Boş tablasıyla yanımdan geçiyor. Yüzündeki ifade beni darmadağın etti. Halen kurtulmuş değilim. Hayatımda bu kadar hüzün ve efkar dolu bir yüzü, bu kadar yakından görmemiştim hiç.

Saygının Kaynağı

Resim
Bugün akşam yedi buçuk gibi otobüsle eve dönüş yolundayım. Karşımdaki koltuktaki amca, yanındaki (nispeten) gence dönerek: "Yer verdiğin için teşekkür ederim, çok yorulmuştum." şeklinde minnettarlığını bildiriyordu (Merak etmeyin, ben amcadan sonra oturmuştum, bazılarınız neden önce benim yer vermediğimi sorabilir). Amcanın teşekkür ettiği abinin cevabı şu oldu: "Rica ederim amca, yarın biz de yaşlanıcaz." İlk başta sanki normal bi cevapmış gibi geliyor ama azıcık düşününce aslında çok büyük bi kabalık. Yani yapılan iyiliğin kaynağı - sebebi, yarın aynı duruma kişinin kendisinin de düşme ihtimali. Son derece faydacı bir yaklaşım. Yürekten yapılmıyor. Yarın bana da yer verilecek umuduyla yapılan bir "iyilik". Tabi bunda, "Siz de zaman gelecek yaşlanacaksınız elbet!" tarzında çıkışlar yapan amcaların ve teyzelerin rolü de büyük. Çocuklara da o şekilde öğretilmiyor mu? Yaşlı insanlara yer vermeliyiz ki yarın biz yaşlandığımızda bize de yer ver

Olmaz ki...

Resim
Evvelki gün otobüsle eve dönüyorum. Çoğu zamanki gibi otobüsün arka kapısı kenarında cama yaslanmış dikiliyorum. Bir hanım, "modern" bir hanım... Hemen önümde, demirden tutunarak ayakta durmaya çalışıyor. Burnu akıyor. Ama yanında bir peçete bulundurmaktan aciz. Rujunu asla eksik etmez yanından ama bir peçetesi yok. Burnunu, demiri tuttuğu eliyle siliyor ve aynı eliyle yeniden demiri tutmaya devam ediyor. Hani olur, insan otobüste ayakta durmaya çalışırken bazen peçetesini çıkarmak zor olur ama hiç değilse öbür eline sil mübarek, koluna sil -vallahi daha temiz olur. Yani oraya buraya bulaştırmak mı gerek illa. Tuhaf oldum. Daha önce burnunu eliyle silen nezle hanıma çok rastladım ama aynı eliyle otobüste tutunmaya devam edenini ilk defa gördüm. Bu bana geçen gün Cuma çıkışında kulağını karıştıran adamı hatırlattı birden ama iyice iğrençleşmek istemiyorum şimdi. Kimseyi suçladığım falan da yok ama temiz olmak bu kadar mı ağır gelir insana yahu!

Sevmeyi Bilmek

Resim
2008 yılının ekim ayında mahallemizde gördüğüm bir yazı. Yazan çocuğun sevgiden ne anladığını bilemeyiz ama şu var ki çok doğru demiş.

Doğru Söz

"Sözüm hakikat olsun da odun olsun tek." Mehmet Âkif ERSOY İnsan gençken idealist oluyor. Prensiplerinden ödün vermemeye çalışıyor; ama "iş hayatı" denen samimiyetsiz ve adaletsiz ortam, insanları; prensipleri-inançları için fedakârlık yapmaktan uzaklaştırıyor, en küçük fedakârlıktan bile. Daha önce yanlış olduğuna inandığı her şeyi bir vesile ve/veya mazeret ile yapmaya başlıyor. Bu acı bi durum. Âkif merhumun bu sözü, bunları hatırlattı birden. Çünkü "yalan" dediğimiz şey, bu çağın en yaygın hastalığı, diğer bütün hastalıklardan daha tehlikeli ve bulaşıcı.

Geçici

Resim
Bu sabah otobüs beklerken, durakta iki abinin konuşmasında kulağıma sürekli takılan bir cümle vardı: "Para gelip geçici.". Nereye ne kadar ödemek zorunda kaldığını anlatırken hemen her cümle sonunda "Para dediğin nedir ki? Gelip geçici" diyordu. Ama ses tonundan ızdırabı anlaşılıyordu. "Gelip geçici"... Evet, ama sadece para değil ki geçici olan. Kardeşimin geçen gün gönderdiği Fight Clup repliklerinden bir alıntıyla son versem bu kısa yazıya, uygun olur sanırım: "...hayatta elde edebileceğimiz her şeyin sonunda çöpe gideceğini anladığınız zaman ağlamak çok kolaydır."

"Anı Yaşa"

Resim
Bi telefon operatörünün reklamlarında sıkça kullandığı söylem bu. "Anı yaşa". Geçen gün Janis Joplin'in bi şarkısını dinlerken de rastladım bu felsefeye. Gerçi biraz farklıydı ama olsun temelde kastettiği anı yaşamaktı. Daha önce de büyük filozof ve şair Sâdî'nin bi kitabını okurken rastladım. O ünlü söylem: "Dün artık yok, yarın henüz gelmedi, o yüzden içinde bulunduğun anı en güzel şekilde değerlendir". Tabi ki "Anı yaşa" söyleminden baya farklı bu aslında. Vehimlerle yaşamamayı öğütlüyor temelde, geçmiş ve gelecek vehimleriyle. Ama "Anı yaşa" denilince dün'ü ve yarın'ı salla gitsin şeklinde bir sonuç geliyor akla ilk olarak. Açıkçası son olarak da o geliyor :) Peki bu karınca neden çalışıyor o zaman? İnsanın farkı karınca kadar olamamak mı yoksa o bilinçsizlikte bir "çalışmak"tansa taş-toprak olmak daha mı iyi? Bilinçsiz de olsa hayatının tek anlamını başkaları için çalışmakta bulan, aslında bu şekilde ken

Umut

Resim
"Umut güzel bir şeydir hatta en güzel şeydir ve güzel şeyler asla ölmez." Esaretin Bedeli adlı filmden. "Son ölen hep umut olur." Rus atasözü

Sanayi

Resim
"Yirminci yüzyıl özellikle II. Dünya Savaşı'ndan sonra, birlik ve çokluk çağıdır. ...bugün dünyanın neresine giderseniz gidin, bir giyim biçimine, bir yaşantı biçimine, bir sosyal ilişkiler biçimine; bir siyaset, idare ve devleti ilgilendiren form biçimine ve bir harcama biçimine doğru yöneldiğini görürsünüz. Niçin? Çünkü yaşam sanayileşmektedir. Sanayinin, temelde bütün milletleri, kökleri ve çeşitlilikleri tek tip kılma özelliği vardır." A. Ş. 40 yıl kadar önce bir sosyoloğun sözleri... Doğru söze ne denir. Fotoğraf : Sanayi Devrimi, Şafak Tortu

Mutluluk

Resim
"Mutluluk küçük şakalardır." diyordu bi kola afişinde... (Kaka kola :) ) Bence mutluluk eksikleri görmemektir, bu eksiklikler dünyasında. Öyle bir dünya ki mutluluğun bizzat kendisi dahi o kadar çok parçadan oluşuyor ki, daima bir kaçı eksik...

Adam olmak

Resim
Bu sabah… Saat 7.20 civarı. İşe gitmek için otobüs bekliyorum. İlerdeki okulda öğrencileri pazartesi töreni için hizaya sokmaya çalışan öğretmenin mikrofondan gelen sesi: "Adam olamadıktan sonra, insan olamadıktan sonra, ne olursan ol!” Yoruma hacet yok. Ha sorulabilir tabi adam olmak nedir? Sıraya girmek mi? Hizada olmak mı? O ayrı bir tartışma konusu.

Rastgele

Değerlendirenler

Kim terörist?

Kim terörist?

Misafirler