Kayıtlar

Odun

Resim
(Tüm odunlara atıftır.) "Meyve derdi olmayan ağaç odundur." demiş şair. Aslında nerden bakıldığına göre değişen bir önerme. Sanki odunun bir faydası yokmuş gibi anlaşılabilir. İnsan yaşamının şu anki standartlara ulaşmasında (en azından dünyanın bir kısmında), odunun ve dolayısıyla ateş gücünün ne kadar önemli olduğunu hatırlatmaya gerek yok. Tabi sadece insan yaşamı değil tüm tabiat için de odunun anlamı büyüktür. Ama bu kadar geniş düşünmeye dahi gerek kalmadan sırf odun'u veya kerestesi için üretilen ağaçların da olduğunu düşünmek bile kâfîdir. Yani fayda sağlamanın esas unsuru "meyve" vermek değildir, ya da en azından hem maddi hem de manevi açıdan akla ilk gelen anlamıyla "meyve" vermek değildir. İnsan hayatı da çok farklı sayılmaz. Herkes "meyve" ağacı olursa... Ama durun bu açıklama insanları sınıflara bölen, zengin-fakir ayırımını dahi meşru gösteren gerek doğu gerek batı felsefelerine götürebilir bizi. Olay şu ki, insan hayatı

Alıntı

Resim
Mutlu e dem eyeceksen, meşgul de etmeyeceksin. Özdemir Asaf ( Alıntıdır, tüm alınanlara...)

Feda-kârlık

Resim
Üzerine alınan tüm feda-kâr insanlara gelsin... Ve fedakarlığı bu şekilde paylaşmak zorunda olanlara...

Hakaret Kalıpları...

Resim
Kimse mükemmel değil (şükür ki). Dedem de değil tabi ki; ama mükemmel olmaması kendisinden öğrenecek hiç bir şey olmadığı anlamına da gelmez. Her birimizin bir diğerimize üstün olduğu yönler mutlaka vardır. Gerçi olayı bir üstünlük olarak değerlendirmek de doğru değil. Herkesin şartları, fırsatları farklı. Fakat şu gerçek ki: hepimizin birbirimizden alacağı çok şey var. Bu bir çuval lafı niye ettim: "İyi ki bi deden var ha! Ne adammış be!" diye sitemler gelmesin için... Bir kaç tane hakaret öğrendim dedemden. Keşke ben de en kızdığım anlarımda dahi dedem gibi dua ederek hakaret edebilsem. Kullandığı hakaret kalıplarından en sevdiklerim şu ikisi: - Vay evine buğday yağasıca vay! - Seni gidi namus deposu seni! Tabi içinden geçirdiği ile dilinden çıkardığı şeyler aynı olmayabilir. Yani sövmek istediği bir anda, dilinden buğday yağmuru duası dökülüyor. Gönül ile dil uyuşmuyor ama ne biliyim, ben seviyorum onun bu durumunu. Özellikle çocukların yanında daha dikkat

Duvar Yazısı

Ali Kınık'ın parçasıdır. 6-7 sene önce duymuş ve çok sevmiştim. Çalıp söylemeye çalıştım. 

Hesap!

Resim
Constantin PAVEL (Romanyalı bir karikatürist) Karikatürü bu yüzden çok seviyorum. Bi çuval laf döksen de etkili bir şekil de anlatamayacağın bir konuyu bir kaç çizgiyle beynine kazıyor. Mizah dergilerindekilerden bahsetmiyorum tabi... Tamam, onlardan da güzel olanlar var, insana moral veriyor, gülmekten kırıyor bazıları hatta. Neyse, siz kastımı anladınız.

Tesbih

Resim
(Koka tesbihim - 2007) "Bir adam acıksa ve eline bir tesbih alıp akşama kadar 'yemek, yemek...' diye çekse bu adamın karnının doymayacağı açıktır." Sanırım "tesbih" ve "zikir" konularına bu açıdan bakmak daha faydalı olacak. Olayı abartıp "zikirmatik" denen şeye ilgi duyanlara bir çimdik... (Muhlis abiye teşekkürler bu güzel örnek için)

En Kısa Fıkra

Resim
İki kadın sessizce oturuyormuş... (Gazetedeki k öşesinde bu fıkrayı paylaşarak  beni güldüren sayın Şükrü K IZILOT 'a teşekkürler. )

İstenen

Resim
"Sen aşkımı istemedin, beni ele geçirmek istedin..." (Dark Shadows (Karanlık Gölgeler) filminden günümüz insan ilişkilerine dair çok anlamlı eleştirilerin çıkarılabileceği bir alıntı.)

Birleşme...

Resim
İki kişinin ruh ve aklı birleşirse; dudaklar, kımıldamadan birbiriyle konuşur, gözler bakmaya doyamaz. Sâdî - Bostan

Sarı Gelin - Ukelele ve gitar ile

Geçen ay Ankara'ya gittiğimde kardeşimin bir ukelele aldığını gördüm. Çok hoş ve çok folk bi enstruman. Oynayıp duruken, dayıoğlu ile küçük bi video çektik. Tabi ukelelenin tarzını yansıtmam mümkün değil, anca tek tel gidip geldim; ama eğlence işte.

Fark...

Resim
Her şeye rağmen mutlu olmaya çalışmakla, her şeye rağmen mutlu etmeye çalışmak arasında o kadar büyük bir fark var ki... Bencillikle diğergâmlık arasındaki fark gibi...

Simit

Resim
İlginç bir oyundu. Bu tür vurdulu kırdılı, sadist oyunlardan hep uzak durmaya çalıştım ama illa ki oynamışlığım oldu. Yöresel küçük farklılıklar olabilir veya her çocuk oyununda olduğu gibi oynayanlar kendi aralarında anlaşarak bazı şeyler ekleyip çıkarabilirler ama bizim oynadığımız simit'i hatırımda kaldığınca anlatayım. En az üç kişi olmalı ama asıl zevki 8-10 kişi ile alırsınız. Fakat oynayacağınız arkadaş grubunu iyi seçmelisiniz; zira birbirine gıcık kapan arkadaşlar bu tür oyunlarda biraraya geldiğinde büyük kavgalar çıkar. Ayrıca giyilecek ayakkabılar iyi seçilmeli, ne biliyim mesela sivri burunlu kunduralar veya bot tarzı şeyler giyilmemeli ve darbelerin sadece ama sadece ebenin dübürüne yapılması konusunda tüm oyuncularla hemfikir olunmalıdır. Yoksa zaten yapısı gereği bir kaç elden fazla sürmeyen bu oyun, daha ilk elden ebenin ağlayarak eve dönmesiyle son bulur. İlk önce bir ebe seçilir. Diğer her oyunda olduğu gibi ebe seçmede türlü türlü yollar izlenebilir, biz

Rastgele

Değerlendirenler

Kim terörist?

Kim terörist?

Misafirler