Kayıtlar

İyilik için...

Resim
İyilik için söylenen yalan, fitne yaratan gerçeklikten iyidir. Sâdî - Gülistân Bu, fıkhımızda dahi yerini bulmuş bir düsturdur. Hatta bazı rivayetlere dayandırılan "hangi durumlarda yalan söylenebilir" başlıklı mevzular var. Hani savaşta veya eşleri birleştirmek için filan. Bilemiyorum, zaten sarsılan birlikteliklerin bir de yalan üzerinden yeniden kurtarılmaya çalışılması ne kadar anlamlı ve hatta doğru? Neyse bizim küçük aklımız bunları almaz, bunları daha akıllı kişiler düşünsün biz de onlara ölünün gassâle teslim olduğu gibi teslim olalım (!) Sâdî merhumun yazdıklarından alıntı yapıp duruyorum ne zamandır. Ama yukarıdaki cümlesi üzerine biraz düşünmek istedim. İlk başta oldukça mantıklı geliyor ancak tarihte bunun örneği var mı merak ediyorum. Yani iyilikle sonuçlanmış bir yalan var mı gerçekten? Bu cümleyi savunmak için görünürde zarar verici sonuçlar doğurabilecek olan onlarca gerçeklik örneği verilebilir tabi ama bu küçük aklımla ve okuduğum tarih bilgisiyle

Ben böyle(mi)yim

Resim
Mesele neyin "kişilik" ya da "mizac" olduğu ve neyin "kişiliksizlik" olduğu konusunda net bir ayrım yapabilmekte sanırım. Peki neye göre karar vermeli, iyi-kötü, doğru-yanlış noktasında karar vermek için neyi temel almalı? İnsan keyfiyetini mi, dini mi, kültürü mü, hazzı mı? Ya da hiç kafaya takmadan öyle dümdüz yaşayıp gitmeli mi bu dünyadan? Kim hangisini seçer bilemiyorum ama yaratılmışların icat ettiği tüm değerlerde bir sorun var: Kolpalık.  "Huyum kurusun, ben de böyleyim işte, ne yapayım" ve türevi savunmalarla karşılaştığımda aklımı kaybetmemek için çok çabalıyorum. Bu söz(msüy)ü söyleyen kişinin kendi yaptığı yanlışı kabul etmemesi bir yana bir de kendi durumunu davranışı için meşru bir altlık yapması... Asıl saç-baş yoldurtan sorun bu. Yine aynı soru çıkıyor karşımıza: Kime göre neye göre yanlış? Burada din veya etik felsefesi yapacak kabiliyette değilim sadece yazılı düşünüyorum. Kendi inandığım din üzerinden anlatmaya çalışırsa

Bir selâm

Resim
"Ben öyle herkesin evinde yiyemem, herkesin yaptığını içim almaz, yiyemiyorum n'apiyim..." diye gittiği misafirlikte, kendisi için ev sahibinin emek verip hazırladığı yiyecekleri ağzına sürmeyip de lokantalarda, fastfoodçularda, pizzacılarda, kebapçılarda elin adamlarının ne idüğü belirsiz malzemelerden yapıp sattığı "şey"leri, üstelik üzerine dünya para vererek hunharca yiyip yutan görsel medya edilgenlerine, yemek seçen zorbalara, tat fukaralarına, mantık âbidelerine ve vefâ yoksunlarına selâm olsun. Sen öyle değil misin? O zaman alınmana gerek yok.

Hiç...

Bu gece tam 23 tane midye yedim. Sayıya takılma. Mevzu şu ki hiç aklıma gelmedin. 17.03.2017

Bağ-la-m

Resim
" ...sarhoşluk veren şeyler ve şans oyunlarında... insanlar için bazı yararlar vardır..." Bakara Sûresi 219. âyet Nasıl yani? Kur'an'da içki ve kumarın faydası olduğu mu yazıyor? Evet, yazıyor, inanmayan açıp okuyabilir. Bugün özellikle görsel iletişimin muazzam imkanlara ulaşması sonucu görsel manipülasyonun yolları da geometrik olarak artıyor. O yüzden herhangi bir konu hakkında okuduğumuz, seyrettiğimiz, dinlediğimiz haber, yorum vb. üzerinde hüküm sahibi olmadan önce çok dikkatli araştırmamız şart. Aslına bakarsanız bu durum tarih boyu böyleydi. "Bi dur dinle" deriz değil mi? Evet, bi durup dinlemeli, ardını-arkasını, başını-sonunu iyice değerlendirmeli, hak ettiği değeri vererek üzerinde düşünmeli ve tüm bunlardan sonra bir sonuca varmalıyız. Gözümle gördüm, kulağımla dinledim, elimle elledim gibi argümanlar hiçbir hüküm için geçerli sebep olamaz. Mesela Efendimiz (s.a.v.) in "Yürek eti yemezseniz, imanınız olmaz" şeklinde bi

Hangisi?

Resim
Sizin elinizde hangisi var? Ya da siz hangisisiniz? 30/10/2016 Star Gözleme'nin duvarından - Kütahya 

Konuş-ma...

Resim
Ağızla dil nedir, akıl sahibi? Bir hazine anahtarı değil mi? Kapı kapalıysa, kim nerden bilsin İçerdeki cevâhir mi, çerçi mi? Sâdî - Gülistân

Aşırı israf...

Resim
Günde milyonlarca, yılda milyarlarca ekmeğin, üstelik israfın büyük günahlardan olduğu Müslüman ülkelerde göz göre çöpe atılması dahi tek başına Müslüman halkların dinlerinde ne kadar ciddi ve samimi olduklarının bir göstergesi aslında. Üstelik nimet deyince akla ilk gelen gıdadır ekmek. Mesela kültürümüzde öpüp başa konur. Ancak öpüp başımıza koyduğumuz her şey gibi, kendisine fiilen verdiğimiz değer doğru orantılı değil. İstatistik bilgiler ve tablolarla can sıkmayacağım. Bunlara isteyen kolayca ulaşır. Zaten bu bilgilerin çok etkisi de olmuyor. Bir öğün sonra yine aynı şekilde gıda israfına devam ediyoruz. Hiç ettiğimiz, yarım tüketip çöpe attığımız tek şeyse gıda değil ne yazık ki. İnsan ilişkilerimiz, fiziksel ve sosyal çevremiz, bedenimiz hepsi bu zulümden payını alıyor. İsrafı gerçekten fark etmekse çoğunlukla o kadar kolay olmuyor. Her canlı içine doğduğu veya bir şekilde yaşamaya mecbur bırakıldığı ortama, hayat şartlarına alışıyor; ama  tek hücreli canlılardan veya hayvanlar

Derdinden verem olsam...

Yakın tarihli amatör bir çalışma daha...

Bin kere nasıl?!

Yemen'de, Irak'ta, Afganistan'da, Arakan'da, Filistin'de, Suriye'de, Türkistan'da, Güney Amerika'da, Afrikada hasılı dünyanın dört bir yanında tarih boyunca bu kadar ölüme, cinayete, zulme doğrudan veya dolaylı olarak neden olup da akşamları kendi çocuklarının başlarını nasıl okşayabiliyorlar, nasıl uyuyabiliyorlar?!  Sana nasıl olduğunu söyleyim mi? Sadece bir su kuyusu olsa onlarca çocuğun ve toplamda milyonu aşan çocuğun hayatta kalabileceğini, bir kaç tane battaniyesi ve biraz kuru gıdası olsa ailesini hayatta tutabilecek binlerce insanın olduğunu, ufak ve ucuz bir operasyonla gözündeki kataraktı alınarak görmeye başlayabilecek kardeşlerimiz olduğunu  bildiğimiz halde (liste o kadar uzatılabilir ki...) biz hâlen nasıl bu şekilde yaşayabiliyorsak işte o caniler de öyle yaşıyorlar. Buna alışmak deniyor sanırım.  Çünkü ne büyük dertlerimiz var bizim... Yeni bir telefon, araba, ev-arsa filan almamız lazım. Koltuk takımını yenilememiz lazı

Bekleyiş...

Resim
Kim bilir kaç yıldır oradasın, ana yolun kenarında... Yıllardır bir beton parçasının üstündeydin, kim verdiyse biri sana bir sandalye vermiş. Ben niye düşünemedim bilmem. Yüreğimde yeterli merhamet yok demek ki.  Yanından yürüyerek geçerken ya da arabalarının içinden, tepki gösterdiğini bildikleri halde sana bağırarak adını söyleyen ve kendilerine "akıllı" sana ise "deli" diyen insanlara inat, yılın her günü, yaz-kış demeden sabahın köründen akşama kadar oradasın. Tamam, hepimiz bir şeyler bekler dururuz ömür boyu da sen neyi ya da kimi bekliyorsun be Ziya abi? Sıcağın ve soğuğun kavurduğu yüzündeki özlem nedir? Hangimizin yaptığı delilik?  Neyse boş ver abi, sen mandalinanı soymaya devam et...

Câmi...

Resim
Câmi, toplayan, birleştiren, cem eden demek. Birisi bana bugün câmilerimizin neyi birleştirebildiğini söyleyebilir mi? Her cuma toplanıp duruyoruz câmilerde en az haftada bir defa ama ortaya çıkan şey kuru kalabalıktan öteye geçemiyor. Zaten haftanın son iş günü ve en yoğun günü olduğu (en azından kamuda ve belli bazı özel sektörde) için bir an evvel işe dönme düşünceleriyle geçiyor namazımız. Hiç bir sosyal aktivite yok. "Allah kabul etsin" diyenlere içimden soruyorum "Neyi? Ne yaptık ki biz şimdi?" Normal vakitler ise zaten hazin geçiyor. Bazı şehirlerdeki bazı câmiler; Kuran kursu, yemekhane, kütüphane, internet kafe, kafeterya, spor salonu gibi günümüzün külliyesi şeklinde yapılmış olsa da genel durum bu şekilde değil. O yüzden hacca gidip de Kâbe'nin etrafında ayaklarını uzatıp uyuyanları ya da namaz esnasında kolu kaşındığı için kaşınanları görünce bizimkiler bunu saygısızlık sanıyor. Asıl saygısızlığın ibadethaneleri ruhsuzlaştıran ve adeta başka dinle

Şu yalan dünyaya geldim geleli...

28 Ağustos 2015'e ait amatör bir kayıt daha... Daha ilk cümlede hata var, "şu garip dünyaya" değil "şu yalan dünyaya" olacak :)

Rastgele

Değerlendirenler

Kim terörist?

Kim terörist?

Misafirler