Kayıtlar

Dikkat etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yalınlık

Resim
"Biz masumiyetimizi kaybettik. Eskiden kötülüğü bilmezdim, kötüyü bilmezdim, konuşmazdım. Bu kadar çok okuyan ve bilen biri de değildim. Şu an çok okuyorum, güya çok biliyorum. Ama sürekli kötülüğü ve kötüleri konuşur oldum. Kötülük de yapıyorum. Aynı toplumda yaşıyoruz, yaşanan değişimlere bir şekilde uyum sağlıyoruz. Eskiden böyle değildik, masumduk. Aptal değildik, ama masumduk. Galiba yalın kalmak bizim için daha iyiydi." Değerli bir büyüğümden ayak üstü dinlediğim ve faydalandığım bu cümleleri paylaşmak istedim. Okuyalım, sorgulayalım, araştıralım, analiz edelim tabi ki ama bunu yaparken her şeyi çözmüşüz edasına kapılıyoruz ve asıl bilmemiz ve yaşamamız gereken değerleri atlıyoruz. Mesela herhangi bir konuda bir işin "ehli" olma ya da "ehline sorma" kavramını kaybettik. Neden soralım, yazarız internetteki arama motorlarına, okuruz, seyrederiz ve öğreniriz; artık "biliriz"... Halbuki ilim her daim yitiğimizdir bizim. Sürekli aranması gereken

Yalancıyız - 2

Resim
- Doğrusu neyse söyledim. Ne gerek var ki yalana? İlk duyulduğunda takdir edilesi bir konuşma gibi dursa da, bu konuların geçtiği yerlerde temel sıkıntı şu alt metindedir: Yalana ihtiyaç duyulan yerler var. Peki bu doğru mudur? Elbette hayır. Yani ilk cümleyi söyleyen kişi adeta şunu diyor: "O anda yalan söylemenin bana bir faydası, ya da doğruyu söylemenin bana bir zararı yoktu ki o yüzden doğruyu söyledim. Böyle yapmak lazım." Gerçek dürüstlük, yalan söylemeye "gerek" varken onu söylememektir oysa; çünkü herkesin yalan söyleme gerekçeleri farklıdır. Bu yüzden de dürüstlük her zaman her yerde geçerli tek erdemdir belki de... Galiba bu yüzden Allah Resulü s.a.v. "Bana yetecek tek bir şey söyle" diyen adama: "İman ettim de ve diline hakim ol, dosdoğru ol." demiştir.  Başkasına yalan söylemek ise aslında en kolayı. Yalanı hayatında düstur edinenler, her sıkıştığında ona başvuranlar zamanla kendilerine de yalan söylerler. Başkasını kandırmak kolaydı

Sone 66

Resim
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,  Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez. Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,  Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,  Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,  O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,  Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,  Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,  Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,  Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,  Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,  Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e  Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,  Seni yalnız komak var, o koyuyor adama. William Shakespeare Çeviren: Can Yücel

Yunus Emre ve Erte Namazı

Resim
Tasavvuf, vahdet-i vücûd düşüncesi veya fenafillah/ene'l-hak "mertebesi"... Tekke ve zaviyelerin devlet gücüyle kapatılmasının bile istisnasını teşkil eden bazı zümreler... Yakın olduğum cenahtaki uzak olduğum rasyonalist radikallerin aklına ilk olarak bunlar gelecek ve haklı bir önyargıyla yaklaşacaklar biliyorum ama sorun değil. Biraz -sadece biraz- farklı bir açıdan bakmaya çalışacağım büyük şair Yunus Emre'ye. Çok fazla zülf-ü yâre dokunmadan sadece birkaç şiiri üzerinden ufak bir değerlendirme yapmak istiyorum. Kimilerimizin yaptığı gibi yerin dibine geçirerek değil, ama yine kimilerimizin yaptığı gibi göğe çıkararak da değil...  Özellikle lise yıllarımda dikkatimi çeken bir konu vardı. Umarım hâlen aynı değildir. Din ile oldukça mesafeli öğretmenlerim nedense tasavvuf düsturlarını ve şairlerini çok seviyor ve onlardan örnekler veriyorlar, özellikle de edebiyat öğretmenlerimiz bu şairler ve onların şiirleri için yanıp tutuşuyorlardı. Bu sadece, dindar

Tıp-a-tıp

Resim

Rastgele

Değerlendirenler

Kim terörist?

Kim terörist?

Misafirler