Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yalınlık

Resim
"Biz masumiyetimizi kaybettik. Eskiden kötülüğü bilmezdim, kötüyü bilmezdim, konuşmazdım. Bu kadar çok okuyan ve bilen biri de değildim. Şu an çok okuyorum, güya çok biliyorum. Ama sürekli kötülüğü ve kötüleri konuşur oldum. Kötülük de yapıyorum. Aynı toplumda yaşıyoruz, yaşanan değişimlere bir şekilde uyum sağlıyoruz. Eskiden böyle değildik, masumduk. Aptal değildik, ama masumduk. Galiba yalın kalmak bizim için daha iyiydi." Değerli bir büyüğümden ayak üstü dinlediğim ve faydalandığım bu cümleleri paylaşmak istedim. Okuyalım, sorgulayalım, araştıralım, analiz edelim tabi ki ama bunu yaparken her şeyi çözmüşüz edasına kapılıyoruz ve asıl bilmemiz ve yaşamamız gereken değerleri atlıyoruz. Mesela herhangi bir konuda bir işin "ehli" olma ya da "ehline sorma" kavramını kaybettik. Neden soralım, yazarız internetteki arama motorlarına, okuruz, seyrederiz ve öğreniriz; artık "biliriz"... Halbuki ilim her daim yitiğimizdir bizim. Sürekli aranması gereken

Bir Karikatüristin Ölümü Üzerine

Resim
İsveç'teki bir yerel gazete olan Nerikes Allehanda 2007 yılında  Lars Vilks'in, Muhammed aleyhisselama hakaret içeren karikatürlerini yayımlamış ve karikatürler doğal olarak tüm Müslümanların tepkisine neden olmuştu. Medeni Batı, bunu zaman zaman yaparak üzerimizde birikmiş olan gerilimi atmamızı sağlar. Böylece onların düzeni bozulmaz, bizler de tepki göstermenin huzurunu yaşamış oluruz. Bu tür provokatif eylemler zalim rejimlerin unsurları tarafından tarih boyunca bilinçli veya bilinçsizce yapılagelmiştir. Burada değinmek istediğim konu bu değil zaten. Lars Vilks 3 Ekim 2021 tarihinde otoyolda bir trafik kazası geçirdi ve yanarak öldü. Müslüman kardeşlerimiz arasında bu durum "Allah'ın gazabı" olarak yorumlandı. Kendisinden önceki ve sonraki, adına karikatür bile denemeyecek olan çizimlerin sahiplerinin birçoğu da ya öldürüldü ya da ölüm tehdidi alıyor. Bazı şeyleri baştan söyleyeyim ki "gavur sevicisi" etiketi vurulmasın hemen, çünkü değilim. Ayrıca b

Çocuktan Öğrendim: Oyun(cak)

Resim
Oğlumun en çok oynadığı ve belki de en çok sevdiği şey bu idi, birkaç yaş daha küçükken. Oyuncak bile diyemiyorum, sünger bir koltuk yastığı. Araba, gemi, uçak, silah, motosiklet, çiçek, yatak, masa, kalem, at... Akla ilk gelen şeyden son gelen şeye kadar, birazcık hayal gücü ile her nesneye veya canlıya dönüşebilen bir "oyuncak". Çocuklara çokça oyuncak veya şekerleme almaya gerek yok belki de, sadece beraber kaliteli zaman harcamak gerekiyor eğlenmeleri için. Çok şey istemiyorlar ama onlara ayıracak vaktimiz yok artık; çünkü kendimize ayıracak vaktimiz de yok. Her gün bir dizimiz var, kahvede arkadaşlar bekler, takip ettiğimiz sosyal medya hesaplarının son gönderilerine bakmamız lazım, planlarımız "projelerimiz" var. Oysa çocuklarımız en önemli yol arkadaşlarımızdır. Onlarla geçirdiğimiz her özel an, sadece onları değil bizi de olgunlaştırıyor, iyileştiriyor. Bunu fark edemeyince, para verip aldığımız şeyleri onun için yaptığımız bir fedakarlık sanıyoruz,

Askı Uygulaması

Resim
(Bu yazıyı yazdığım zaman tam da bir siyasinin bu konuda bir açıklaması olmuş ve yoğun eleştiriye tabi tutulmuştu. O yüzden yanlış anlaşılmamak için yazıyı bekletmiştim; ama yanlış anlamaya müsait kişiler için bu durum kronik olduğundan endişem boşunaydı, bu yüzden yine olsa bu sefer  yapmam. ) - Adamı biliyorum, tanıyorum, öğretmen, durumu iyi ama geliyor buraya "askıdan 2 ekmek ver bana" diyor. Bir şey diyemiyorum. Asıl ihtiyaç sahibi isteyemiyor ama bunun gibiler... Aynı olaylar yeşil kart verilen zamanlarda da yaşanırdı. Altında arabası-evi olan iyi giyimli insanlar da bulunurdu kart sıralarında. Ya da kömür ve sair yardım talepleri toplanırken ihtiyaç sahibi olmadığı bilinen ama kağıt üstündeki kriterleri karşıladığı için başvuran ve yardım çıkan belli bir grup erdem yoksunu insan da vardı. Dilencilik yaparak hayatını idame ettiren ama aslında banka hesaplarında milyonlarca lirası olan kişiler de var, gerek bizzat tanıdığımız gerekse haberlerini izlediğimiz-duy

Yalancıyız - 2

Resim
- Doğrusu neyse söyledim. Ne gerek var ki yalana? İlk duyulduğunda takdir edilesi bir konuşma gibi dursa da, bu konuların geçtiği yerlerde temel sıkıntı şu alt metindedir: Yalana ihtiyaç duyulan yerler var. Peki bu doğru mudur? Elbette hayır. Yani ilk cümleyi söyleyen kişi adeta şunu diyor: "O anda yalan söylemenin bana bir faydası, ya da doğruyu söylemenin bana bir zararı yoktu ki o yüzden doğruyu söyledim. Böyle yapmak lazım." Gerçek dürüstlük, yalan söylemeye "gerek" varken onu söylememektir oysa; çünkü herkesin yalan söyleme gerekçeleri farklıdır. Bu yüzden de dürüstlük her zaman her yerde geçerli tek erdemdir belki de... Galiba bu yüzden Allah Resulü s.a.v. "Bana yetecek tek bir şey söyle" diyen adama: "İman ettim de ve diline hakim ol, dosdoğru ol." demiştir.  Başkasına yalan söylemek ise aslında en kolayı. Yalanı hayatında düstur edinenler, her sıkıştığında ona başvuranlar zamanla kendilerine de yalan söylerler. Başkasını kandırmak kolaydı

Çocuktan Öğrendim: Çare

Resim
Nebulizatörünün kristalini (soğuk buharın çıktığı delikli kısım) deldiği için mahallemizdeki tamirciye götürdük. Ustaya soruyorum: - Ne diyorsun abi, çözülebilir mi? Bizimki atlıyor: - Babacım, hey şeyin bi çayesi vaydıy... 2020 kışı (Kafa kısmı haricen ve uygun fiyata satılıyor bu arada, tamir ile uğraşmayın. Yani bir çaresi varmış.)

Sone 66

Resim
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,  Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez. Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,  Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,  Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,  O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,  Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,  Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,  Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,  Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,  Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,  Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e  Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,  Seni yalnız komak var, o koyuyor adama. William Shakespeare Çeviren: Can Yücel

Rastgele

Değerlendirenler

Kim terörist?

Kim terörist?

Misafirler