Yalancıyız!
Sanırım her öğretinin, ideolojinin, her inanç mensubunun en temel problemi bu: inandığı gibi yaşa(ya)mamak. Bu da takipçileri, söylediklerini yapmayan veya yapmayacaklarını söyleyen boş topluluklar haline dönüştürüyor. Getirilen her esas bir süre sonra ritüele dönüşüyor, amacın aslında ne olduğu bilinmez hale geliyor. Bazı kurallara inandığımızı, değer verdiğimizi; hayatımıza yön veren bazı erdemlerin, siyasi görüşlerin vs. olduğunu söylüyoruz ama ilk fırsatta onları manipüle eden yine biz oluyoruz. Bu nedenle hayata dair kurduğumuz her yapı "naylon" oluyor. Yani daha açık konuşalım: Yalancıyız! En basit ikili, üçlü, onlu insan ilişkilerimizden ülkeler arasında diplomatik ilişkilere varana kadar bu yalancılığı görmek için dâhi olmaya gerek olduğunu düşünmüyorum.
Bu Cuma farklı bir camideydim. İmamın, klişe olarak, yaklaşan Ramazan ayının önemi hakkındaki son derece iyi "yazılmış" hutbesinin sonunda okuduğu dua şuydu: "İlahî, orucu tuttur bize! İlahî, oruca tuttur bizi!"
Yaşamanın kendisi zaten klişelerin en büyüğü...
Her sene olduğu gibi bu sene de "hakkıyla oruç tutmak" üzerine bir torba laf edilecek. Bu fırsatın kaçırılmaması ile ilgili... Ama her sabah kendisine yeni bir fırsatın verildiğini fark edemeyen bizler, senede bir defa gelen bu fırsatı değerlendirme konusunda acaba klişelerden kurtulup, söylediklerimizi yapma konusunda bir adım olsun ileri gidebilecek miyiz, yoksa hem kendimizi hem etrafımızı kandırıp duracak mıyız?..
Her sene olduğu gibi bu sene de "hakkıyla oruç tutmak" üzerine bir torba laf edilecek. Bu fırsatın kaçırılmaması ile ilgili... Ama her sabah kendisine yeni bir fırsatın verildiğini fark edemeyen bizler, senede bir defa gelen bu fırsatı değerlendirme konusunda acaba klişelerden kurtulup, söylediklerimizi yapma konusunda bir adım olsun ileri gidebilecek miyiz, yoksa hem kendimizi hem etrafımızı kandırıp duracak mıyız?..
Yorumlar
Yorum Gönder