Aşırı israf...


Günde milyonlarca, yılda milyarlarca ekmeğin, üstelik israfın büyük günahlardan olduğu Müslüman ülkelerde göz göre çöpe atılması dahi tek başına Müslüman halkların dinlerinde ne kadar ciddi ve samimi olduklarının bir göstergesi aslında. Üstelik nimet deyince akla ilk gelen gıdadır ekmek. Mesela kültürümüzde öpüp başa konur. Ancak öpüp başımıza koyduğumuz her şey gibi, kendisine fiilen verdiğimiz değer doğru orantılı değil. İstatistik bilgiler ve tablolarla can sıkmayacağım. Bunlara isteyen kolayca ulaşır. Zaten bu bilgilerin çok etkisi de olmuyor. Bir öğün sonra yine aynı şekilde gıda israfına devam ediyoruz.
Hiç ettiğimiz, yarım tüketip çöpe attığımız tek şeyse gıda değil ne yazık ki. İnsan ilişkilerimiz, fiziksel ve sosyal çevremiz, bedenimiz hepsi bu zulümden payını alıyor.
İsrafı gerçekten fark etmekse çoğunlukla o kadar kolay olmuyor. Her canlı içine doğduğu veya bir şekilde yaşamaya mecbur bırakıldığı ortama, hayat şartlarına alışıyor; ama  tek hücreli canlılardan veya hayvanlardan farklı olarak şuur sahibi olduğu iddiasında olan insan, nedense bu "alışma"yı hayat felsefesi haline getirmiş gibi görünüyor. Bu durumda da yaptıklarının hangisi israf, hangisi değil, onun için belirsizleşiyor.
 
Benim için lüks olan bir eşya, maaşı dolgun kardeşlerimiz için bir ihtiyaç oluyor mesela. Ya da benim için vazgeçilmez olan bir harcama, benden çok daha aşağı gelire sahip bir kardeşimiz için hayalden ibaret. Peki "ihtiyaç","israf" adını verdiğimiz şeyler gerçekten bu kadar göreceli mi?...
Fidel Castro bir konuşmasında şöyle diyor: "Diğerleri lüks otomobillere binebilsin diye neden bazı insanlar çıplak ayaklarıyla yürümek zorunda?"
Nedir lüks araba? Kimisi için en basit bir motosiklet bile lüksken, kimi için bunun ölçütü çok farklı. Yaşadığı ülkeyi veya toplumu geçin, mahalleden mahalleye, hatta evden eve bile bu durum değişiyor.
"İhtiyaçtan fazlasını sadaka olarak vermek..." İhtiyaç ve israfı nasıl netleştireceğiz. Temel barınma ve beslenme ihtiyaçları dışındaki her şeyi israf dairesine alabilir miyiz?
Amacım cevaplar vermek veya bulmak değil. Sadece bir kez daha ve biraz daha düşünmek istedim bu cevabını netleştiremediğim sorular üzerinde.
Ama şurası kesin ki hepimiz bir şekilde israf ediyoruz bize sunulan her türlü nimeti. Çankırı'da bir dinlenme tesisinin tuvaletinde gördüğüm bu uyarı levhası, çaresizliğin hangi boyutlara vardığını gösteriyor. Hani israf ediyorsunuz, bundan vazgeçmeyeceksiniz, bari israfta aşırılığa gitmeyin diye yalvarıyor adeta.

Yorumlar

Rastgele

Değerlendirenler

Kim terörist?

Kim terörist?

Misafirler