Kayıtlar

Çocuktan Öğrendim: Elalem

Resim
06/12/2019. Bugün kreşteki ilk günü. Suluğunu koymayı unutmuşuz. İlk gününün akşamında çantasını yeniden düzenliyoruz. Evde iki tane suluğu var. Biri daha afili olduğundan onu seçiyor. Sebep: "Bunu beğenirler..." Bizden veya ailenin herhangi bir ferdinden ayrı geçirdiği ilk tam günü olması, insanda çocuğunu evlatlık vermiş gibi çok tuhaf bir his uyandırıyor. Kahvaltı yapmamış, "Evde yedim" demiş, alakası yok; tuvalete çıkmamış öğleye kadar. İlk gün gerginliği, normal... Bu "zor" şartlarda geliştirdiği ilk duygunun kendini beğendirmek olması beni şaşırtıyor. Aile, özellikle de ebeveynler, çocukları sebepsiz sever ve onlar da bunun muhtemelen farkındadırlar; ama  çocuk dışarıya açılmaya başlayınca işler değişiyor. Aslında beni asıl üzen, artık aramıza mesafelerin girmeye başlaması. Birkaç sene içinde okula başlayacak ve neredeyse tamamen uzaklaşacak. "Bütün gün sizi düşündüm." diyor. Üzülüyoruz. Ne ara anne-babamı bütün gün düşünmeyi bıraktığı

Fransa Bu, Ya Biz?

Resim
Benim çabamla sonuç alınacağından değil ama karınca misali safımızı belli etmek açısından; Allah Resulü'ne (s.a.v.) hakaret içeren karikatürleri kamu binalarına yansıtarak mevcut fitne ateşini körükleyen Fransa yönetimini ve destekleyicilerini akla davet ediyorum. Bu tutum, çözümde yer almak isteyen ve yeni olayların önüne geçmek isteyen bir devlet anlayışı olamaz. Ancak aynı şekilde bu bit(iril)mek bilmeyen karikatür krizi ve buna benzer olaylarda kendisine Müslüman diyen kişilerin eylemlerini de Allah'a havale ediyorum. Gündem (Doğu Akdeniz krizi, Ermenistan'ın saldırganlıkları) dikkate alındığında, bu tür saldırılar ve fitne hareketlerinin planlanmış kurgulardan ibaret olması muhtemel ise de bu saldırıları ve hatta âlâsını gerçekleştirebilecek birçok "Müslüman" olduğu hatta bunlara "helal olsun, yiğidim, keşke ben yapabilseydim" diyen kardeşlerimiz olduğu da bir gerçek. Ancak fiziksel mücadelenin şartları ve nasıl'ı  Kitabımızda belirlidir. Eğer d

Bir Şey Bırak...

Resim
Yabani otlar beni çok etkiliyor. Çiftçiyi en çok uğraştıran işlerin başında gelir tarlasındaki istenmeyen otları temizlemek (en azından ot ilacı kullanmayanlar için) ama onlarda ibretlik bir şey var. Bu durum tüm tabiatta olsa da özellikle yabani otlarda o kadar hızlı, güçlü ve yılmadan gerçekleşiyor ki, hayran kalmak mecburiyetindeyim: Kendinden sonraya bir iz bırakma çabası . Baharın gelişiyle her yerde açan rengarenk çiçekler, aslında sadece bu çabanın bir ürünü. Basit bir çoğalma, üreme dürtüsü olarak görünebilir, belki de öyledir ama ben bu çabaya hayranım. Daha birkaç gün önce kökünden söküp attığınız ve her seferinde bir daha asla büyümeyeceğini düşündüğünüz basit bir ot, bir de bakmışsınız eskisinden de güçlü bir şekilde büyümüş, çiçek açmış hatta tohuma durmuş, size uğraşacak yeni otlar vermiş bile. Otu kökünden çıkarmak, tarlayı suladıktan sonra çok da zor değildir ama muhakkak bir parça kök kalır toprakta ve o küçücük parçadan yeni bir ot çıkar. En etkili tarım ilaçlar

Yunus Emre ve Erte Namazı

Resim
Tasavvuf, vahdet-i vücûd düşüncesi veya fenafillah/ene'l-hak "mertebesi"... Tekke ve zaviyelerin devlet gücüyle kapatılmasının bile istisnasını teşkil eden bazı zümreler... Yakın olduğum cenahtaki uzak olduğum rasyonalist radikallerin aklına ilk olarak bunlar gelecek ve haklı bir önyargıyla yaklaşacaklar biliyorum ama sorun değil. Biraz -sadece biraz- farklı bir açıdan bakmaya çalışacağım büyük şair Yunus Emre'ye. Çok fazla zülf-ü yâre dokunmadan sadece birkaç şiiri üzerinden ufak bir değerlendirme yapmak istiyorum. Kimilerimizin yaptığı gibi yerin dibine geçirerek değil, ama yine kimilerimizin yaptığı gibi göğe çıkararak da değil...  Özellikle lise yıllarımda dikkatimi çeken bir konu vardı. Umarım hâlen aynı değildir. Din ile oldukça mesafeli öğretmenlerim nedense tasavvuf düsturlarını ve şairlerini çok seviyor ve onlardan örnekler veriyorlar, özellikle de edebiyat öğretmenlerimiz bu şairler ve onların şiirleri için yanıp tutuşuyorlardı. Bu sadece, dindar

Çamurdan Yaratılış Üzerine

Resim
Eski çok tanrılı dinlerde yer alan birçok kavram veya görsel üzerinden semavi dinlere yapılan bir saldırı var. Bu saldırı birçok alanda kendini gösteriyor ama sadece insanın yaratılışı üzerinden yapılan hatalı ironilere değinmek istiyorum. Zaten diğer alanlarda yapılan dezenformasyonun temeli de aynı. Kur'an'da insanın yaratılışı hakkındaki bazı ayetleri kısaca sıralayalım: هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ ط۪ينٍ ... Sizi balçıktan yaratan O’dur… Enam: 2   وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ ط۪ينٍۚ İnsanı çamurdan süzülen bir özden yarattık. Mü’minun: 12  خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ صَلْصَالٍ كَالْفَخَّارِۙ O insanı pişmiş çamur gibi bir balçıktan yarattı.  Rahman:14 اِنَّ مَثَلَ ع۪يسٰى عِنْدَ اللّٰهِ كَمَثَلِ اٰدَمَۜ خَلَقَهُ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ قَالَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ Allah katında İsa’nın durumu tıpkı Adem’in durumu gibidir. Âdem’i topraktan yarattı sonra “Ol!" dedi; o da oluştu.  Al-i İmran: 59 اَلَّذ۪ٓي اَحْسَنَ كُلَّ شَيْء

Filistin mi?

Resim
Mavi Marmara katliamının 10. yıl dönümü bugün. Çok yazıldı hakkında, çok konuşuldu. Eskittik bunu da belki. Tıpkı bütün Filistin davasında ve katliamlarında olduğu gibi... Söylenmiş şeyleri söylemeyeceğim. Yeni ne söylenebilir, onu da pek bilmiyorum. Sosyal medya paylaşımlarının altlarında gördüğüm ve gitgide daha sık rastladığım bir yorum şekli var: "Umurumda değil, satmasalardı topraklarını" Bu hezeyan üzerinden birkaç kelam edip çekileceğim. Toprak satan Filistinli oldu mu zamanında? Tabi ki evet. Satıp yurt dışına kaçanlar bundan pişman olduklarını ifadelerinde belirtiyorlar zaten. Peki bunun miktarı neydi, özellikle bugünkü İsrail'in, olmayan ve her sene değişen sınırları düşünüldüğünde? İsrail tarihini üstünkörü okuyan biri bile buna güler ama bu yorumlara o kadar çok rastlıyoruz ki belki böyle bir düşünceye sahip birisi okur diye farklı bir açıdan değerlendirmek istedim. Bugün ülkemizdeki yabancı mülkiyet sayısı resmi verilere göre yaklaşık 350.000. Muhtemel bir ge

Gazoz Kapağı

Resim
2019 Ağustos ayında oğlumla mahallede gezerken rastlamıştık bu görüntüye. Çocuklar gazoz kapağı oynuyor. Oturduk ve biraz seyrettik onları.  Yaşım tutmasına rağmen benim bile oynayamadığım bir oyun bu aslında. Gerçi benim zamanımda  bizim mahallede pek popüler sayılmazdı. Biz konserve kapaklarını çamurla doldurup tam bir yuvarlak plaka elde eder ve onu asfaltta kaydırarak diğer kapakları vurmak suretiyle miskete benzer bir oyun oynardık. Mahallemizdeki çocukların ağzı çok bozuk olduğundan pek fazla çıkamazdık dışarı ama bir kaç oyun arkadaşımız vardı yine de. Bu zamanın ağzı bozukluğundan ise bu kadar kolay kaçmak pek mümkün değil. Her videonun, her gönderinin altında ağzı, aklı veya yüreği foseptik çukuruna benzeyen onlarca kişinin yorumlarına maruz kalıyoruz. Bu tarz oyunların hemen hepsinde olduğu gibi gazoz kapağı oyununda da temel amaç rakibi/rakipleri ütmektir, yani diğer oyuncuların elindeki bütün kapakları kazanmak. Biraz daha yakın tarihteki, cipslerin içinden çık

Rastgele

Değerlendirenler

Kim terörist?

Kim terörist?

Misafirler