Kayıtlar

Sıkıntı

Resim
- Alo, Bayram nasılsın? - .... - İyi işte işte n'olsun, sıkıntıdayım, halletmeye çalışıyorum. - ... * Her insan kendi derdini en büyüğü zannediyor galiba. Ya da daraltayım biraz, tanıdığım bir çok insan, başına gelen sıkıntılara, sadece onun başına geliyormuş gibi tepki veriyor. Öyle bir edebiyat parçalıyorlar ki şaşırıp kalıyorum. Sıkıntı anında, dert henüz aktifken bu tepkiler verildiğinde anlayışla karşılamak elbette mümkün, hatta karşılanmalı da ancak normal zamanında bile, daha önce yaşamış-bitirmiş olduğu dertlerle öyle bir arabesk haline bürünüyorlar ki, dünya üzerinde milyonlarca insanın el'an ne acılarla uğraştığı hakkında hiçbir fikirleri olmuyor. Galiba buna en sade anlamıyla  şükürsüzlük  deniyor. Maddi imkanları bizden biraz iyi olan insanları bile dertsiz, tasasız zannediyoruz. Bizim gözümüzde en mutlu insanlar onlar. "Keşke onlar gibi olabilsek." Parasının haddi hesabı olmayanlarsa zaten bizim gözümüzde cennette. Paraları var, başka ne dertl...

Özgüven Sorunu

Resim
Pandemi nedeniyle maske ve mesafe kurallarına uyularak cami bahçesinde kılınan cuma namazlarından birindeydim. Sünneti kılmış, hutbe için bekliyorduk. Caminin yanındaki binaların birinden, muhtemelen bir dükkanda yapılmakta olan tadilattan tiz bir matkap sesi geliyordu. Cemaatten biri daha fazla dayanamadı ve bağırdı: - Aloooo! Cuma vakti cuma, kapat şunu! Ses birden kesildi tabi. Adam bağırana kadar bu durumun namaz için bir engel teşkil ettiğinin farkında bile değildim ki değildi de aslında. Bu şekilde söylenmesi doğru muydu değil miydi'nin ötesinde aklıma başka düşünceler geldi. Müslümanlık iddiası güden insanlar birbirini tatlı dille bile olsa uyarmaya , yanlışı söylemeye yanaşmıyor, buna dilleri varmıyordu. Dini ritüeller temelde kişiseldir evet; ama yarım saat olsun ibadet ederken saygı beklemek de çok doğal bir hak olsa gerek, hiç değilse toplu yapılması gereken ibadetlerde. Yabancı memleketlerde Müslümanlara gösterilen saygıyı bile, aynı dine mensup olduğunu iddia ettiği k...

Neden?

Resim
Sebep-sonuç ilişkilerine dayalı bir hayatta yaşıyoruz, o yüzden "neden" sorusuna varoluşsal anlamda cevaplar bulamıyoruz her zaman; çünkü yok. Varsa da anlayabileceğimiz bir cevap değildir muhtemelen. Yaratılışa getirdiğimiz bütün eleştirilerin temelinde bu nedensellik arayışı yatıyor. Tanrı inancına mesafeli insanların aklında da hep aynı sorular dönüyor. İnsan ürünü mantıkla Mutlak Güç'ün eylemlerini sorgulayıp etik bağlantılar kurmaya çalışıyoruz. Bu da bizi asla O'na ulaştıramıyor. Bu kadar çocuğun, bu kadar masumun ölmesine izin veren, bu kadar zulme göz yuman bir kudrete nasıl iman edeyim gibi sorular kendi içinde mantıklı olabilir; ancak mantık sadece neden-sonuç ilişkileriyle kısıtlanmış bu aleme özgü bir bağlantılar bütünü.  Neredeyse bütün kötülüklerin cezasız ve iyiliklerin karşılıksız kaldığı dünya hayatından ötede bir aleme, her hakkın yerini bulduğu bir diyara iman etmeden de mantıksız durumlara mantıklı cevaplar bulamayacağız belki de. Her birimizin akl...

Babam ve Bi de Patili Dostum

Resim
Çocukken babamın, meyve ağaçlarını neden hep evimizin önündeki bahçenin yol tarafına diktiğini anlamaz hatta sinirlenirdim; çünkü okula giden veya okuldan dönen çocuklar ağaçların dallarını kıra kıra toplarlardı daha yeni meyveye durmuş çağlaları ve hatta olmamış vişneleri. Ağaçlara mı üzülürdüm yoksa meyvelere mi, yoksa ben yiyemeden yok olup gitmelerine mi bilmiyorum; ama net olan şey babama olan kızgınlığımdı. İçeri dikseydi ya o ağaçları! O zaman aklımın almadığı bu olayda ne eğitici dersler olduğunu yaşım ilerlediğinde anlamaya başladım.  Akıl yaşta değil baştadır derler; ama bu söze bir şerh düşülerek yapılan meşhur devam kısmı da bulunur: "lakin aklı başa yaş getirir". Genç kardeşlerim kusura bakmasın, ben de yaşlı değilim gerçi; ama emin olun insan birçok şeyi el yordamıyla, deneye yanıla tecrübe etmeden asla anlayamıyor, bazen tecrübe etse de anlayamıyor, yanlış ve sabitleşen çıkarımlarda bulunuyor.  Babam neden ısrarla meyve ağaçlar...

Ortayolculuk

Resim
Çok yakınımdaki bazı insanlarda gözlemlediğim bir durum var: Radikallik. Akla ilk gelen alanlardan son gelen alanlara kadar. Sonra bir baktım ki çok uzağımdaki insanlarda da var bu durum. Bu radikalliğimizin payını almadığı hiçbir alan kalmadı. Deprem oluyor, aynıyız; savaşlar yaşanıyor yanı başımızda, ülke içinde, aynıyız; yangınlar, seller, toplumsal felaketler yaşanıyor, aynıyız. Asalım keselim ile umursamazlık uçlarındayız, iki ucu da kanserojen.  Mesela teknoloji kullanımı... Beynimize çip takılmasını tartışıyoruz ama her birimizin elinde birer çip var ve güle oynaya kullanıyoruz. İlk çıktıklarında bu oyuncaklarımız için de aynı tartışmaları yapmıştık gerçi. Muhtemelen beynimize de aynı şekilde kendi istek ve hatta karşı konulamaz arzumuzla taktıracağız.  Artık her bir bilgiyi elimizdeki ekranlardan yaptığımız "araştırma"larla ediniyoruz. Tarhana çorbası yapımından, Hudeybiye barış anlaşmasına, patates nasıl ekilirden göktaşlarına kadar her konuya değinen bir sosyal ...

Dede...

Resim
"Allah taksiratını affetsin" dediklerinde en azından bende bir rahatsızlık oluşuyor, sanki rahmetli günahkarın biriymiş gibi hissediyorum. Taksir ve kasıtlı günah aynı şeyler değil farkındayım ama istemsiz bir duygu bu. Yıllar önce Türkmeneli TV'de bir programda rastlamıştım. Konuşmacılar sevdikleri birinin adını anarken (kişi sağ bu arada) "Allah affetsin" dileğiyle birlikte söze başlıyorlardı. Allah'ın affı olmadan hiç birimizin cennete giremeyeceğinin âdetlerde yerini bulmasına güzel bir örnek aslında. Bu nedenle "taksirat affı" dileği sunan herkesin ardından bu düşüncelere dalarak kendimi yeniden ikna ediyorum. Aslında gittiği için değil üzüntümüz. Keşke hepimizin bu şekilde bir hayatı ve ölümü olsa... Yaklaşık 95 yaşındaydı rahmetli. Asıl üzüntümüz biraz daha beraber olamayacağımızdan.  Semerciymiş çok eskiden. Son gece kalkıp iğne iplik istemiş, yattığı yorganın kenarını dikmeye başlamış. İnsan hafızası çok ilginç... Gerçek anlamda sini...

Çocuktan Öğrendim: Vicdan

Resim
Sinemaya gittik. Hanım başka bir filme gitti. Ben de oğlumla (7) bir çocuk filmine girdim. Hanımın filmi 15 dakika erken başladı. Ara verilince hanımın salona gidip ziyaret ettik, onun salonunda da ara verilmişti. Oğlum doğal olarak bir rahatsızlık duymadı bundan, yani arada annesinin yanına gitmekten. Sonra bizim filmimiz erken bitti. Hanımın salonun önünde beklerken dedim ki: - Oğlum salon boş, hadi annenin yanına gidip oturalım. Birazdan onunki de biter. - Hayır babacım olmaz. - Neden? - Biz filmimizi seyrettik, başka filme giremeyiz. - Ama zaten paramızı verdik ve filmimiz bitti. Bu film de birazdan bitecek. - Hayır, bizim hakkımız bitti, giremeyiz. Ben rahat edemem öyle. Haklıydı, bu yüzden de film bitene ve seyirciler çıkana kadar bekledik. Dünyayı çocuklar yönetsin n'olur! Bu vicdanı, hakkaniyetli davranmayı ve ince düşünmeyi tam olarak hangi yaşta ve nasıl kaybediyoruz bilmiyorum küçüğüm; ama lütfen bunu korumak için çaba göster, her şeye, herkese, hepimize rağmen... 11 Ara...

Rastgele

Değerlendirenler

Kim terörist?

Kim terörist?

Misafirler