Kayıtlar

Algılayış Biçimi

Resim
(1 Mayıs 2007) İnsanın eşyaya bakış açısı, kendisini mülkiyetin "mutlak sahibi" gibi görmesi; iktidarı kullanmaktan tabiat kaynaklarından faydalanmaya, nefes almaktan/alabilmekten sevgi duymaya kadar her şeyi ama her şeyi bir sermaye şeklinde idrak etmesi ve bu durumun yaygın, etkin bir hâle gelmesi sonucunda tabii olarak sömürgecilik, kölecilik, soykırımlar, katliamlar, iç karışıklıklar, açlık, fakirlik gibi binlerce çeşit sorun ortaya çıkmış ve hepsinden önemlisi dünya/tabiat, bu mutlak mülkiyet anlayışı sonucu hayal edilemeyecek düzeyde tahrip edilmiş, yok olmaya başlamıştır. Bu durumda hiç bir anlaşma, protokol, karar vb. bu gidişatı değiştiremeyecektir. Gerekli olan, hâlâ nefes alınabiliyorken, bu algılamanın değişmesidir. Yani hiç bir şeyin aslında bize "ait" olmadığının farkına varılması ve başkasının malı nasıl kullanılıyorsa her şeyin öyle "kullanılması".

Büyümemizi İstemiyorlar!

Resim
(30 Mart 2007) Birileri büyümemizi istemiyor. Bize sürekli ergenlik kültürünü pompalıyorlar. Çünkü eğer "büyürsek" zulüm çarklarına, yalan sistemlerine çomak sokabiliriz. En çok korktukları şey bu. Kabusları bu. Bu yüzden genç-yaşlı herkese hazza dayalı hormonal bir hayatı dayatıyor veya buna özendiriyorlar, ellerindeki bütün araçlarla. Aslında özendirmekle dayatmak arasındaki farkın da bir önemi kalmıyor. Hedefsiz, amaçsız, şahsiyetsiz, hissiz, duyarsız, haz için yaşayan yaratıklara benziyoruz veya benzemeye başlıyoruz. Tüm dünyayı bu yaratıklarla doldurmak için gösterilen çaba muazzam. "Topraktan değil sanki betondan yaratılmış modern insan" ve bu yüzden bitmiyor sorunları. Sürekli yönlendirilmenin verdiği büyüyememe hastalığı yüzünden olsa gerek, kendisini sadece terapi merkezlerinde, para karşılığı dinletebiliyor. Zira insanın sözünün dinlenmesi bir olgunluk esamesidir. Olgunluk ise bu haz sisteminin en büyük düşmanı. Etrafınıza bakıp da 40-50 yaşl

Gelişiyoruz (!)

(27 Aralık 2007) Alkollü içki tüketiminde Rusya'dan sonra dünya ikincisi olmamızın ardından şimdi de malum "çocuk pornosu" haberleri çıktı. Son "testis" muhabbeti de cabası. İçki, sigara, uyuşturucu ve benzeri bilumum hastalıklara başlama yaşının 5-6 lara inmesi; şiddet, paranoya ve nefretin toplum şahsiyetini oluşturmaya başlaması... Aslında bunları buraya yazarak da eleştireceğim şeyin aynısını yapıyor gibi olacağım ama "yazmasam çatlayacaktım". Mutlaka dikkatinizden kaçmamıştır; son 5-10 yıllık dönemde, adı geçen illetlerle ilgili haberler, bir kısım medya tarafından çok yoğun bir şekilde veriliyor. Hele bazı dönemlerde her gün haber programlarının yarısında kriz geçiren uyuşturucu bağımlıları, komaya giren alkolikler, sarhoş şoförler, tecavüzcüler, her çeşit katiller gösterilmekte ve insanlar güya bunlara karşı "bilinç"lendirilmektedir. Aklı başında her insan, bu tarz haberlerin toplumu yönlendirmekten, insanları o şeye teşvik etme

Bari Biz Karıştırmayalım!

Resim
Aralık 2007 Aşağıda fotoğraflarını gördüğünüz caminin adı Kubbetüs-Sahra. Maalesef bizde yaygın olarak Mescid-i Aksa ile karıştırılıyor. Hem de dini yayın organlarında bile yapılıyor bu. En son geçen gün Meltem TVdeki Diyalog programının sunucusu da yapınca e yuh dedim ve paylaşmak istedim. Sanırım bu durum, Kubbetüssahra'nın daha "fotojenik" olmasından kaynaklanıyor. Detay isteyenler arama motorlarına yazarak bilgi edinebilir. Burayı anisklopedik bilgilerle doldurmak istemiyorum. Bilgiye bir şekilde ulaşabiliyoruz ama bir bakış açısı geliştirmek bazen bir ömür sürüyor. Kübbetüs-Sahra veya Hz. Ömer Camii. Emeviler zamanında yapılan bir camidir.  Mescid-i Aksa Camii ise aşağıdaki. Yani Kübbetüs-Sahra'nın hemen önündeki cami.

Vicdanî Retçiler-Vicdansız Retçiler*

Resim
Askerlik bence gerekli bir müessesedir. Burada eleştirdiğimiz şey toplumun bazı konulardaki (aslında çoğu konudaki) ikircikli tavrı, başka değil. Samimi olmayan bir toplumun başına da samimi olmayan insanlar gelir işte. Askere gidip gitmeme konusunun kişilerin iradesine bırakılması, tartışılabilir bir konu tabi ki ama burada asıl vurgulamak istediğimiz şey başka. Sözü fazla uzatmadan yazımızı sunuyoruz. (28 Eylül 2006) İzmir Savaş Karşıtları Derneği Başkanı Osman Murat Ülke'nin 7 Ekim 1996 tarihinde TCK m.155'deki "halkı askerlikten soğutma" suçunu işlediği gerekçesiyle, Askeri Ceza Kanunu m.58'de düzenlenen "milli mukavemeti kırma" fiiline dayanılarak tutuklanması ile birlikte ülkenin siyasal gündemine "vicdani ret" kavramı ilk kez girmiş oldu. Aslında daha öncesi de var ama bunlara değinmek istemiyorum. Keza AİHM’de açılan dava ve sonucuna da değinmeyeceğim. Çünkü asıl anlatmak istediğim başka şeyler var. İlk defa ben dile getirmiyor

Sadece kirletiyoruz

Resim
(21 Ağustos 2006) Hafta sonu Ankara-Çamlıdere'ye iki günlük bir geziye gittik, ailem ve dayılarımın ailesiyle. Güzel oldu, en sıcak günlerde en serin yerlerden birindeydik. Hava da iyi yakıyor bu arada. Neyse gittik piknik yerine, yaptık pikniğimizi, gezdik dağlarda, Kızılderililer gibi şarkılar söyledik kardeşim ve küçük dayı oğluyla... Sonra iş temizliğe geldi. Aman Allah'ım, aman Allahım! İnanmayacaksınız ama çocuk bezi, tomarla kağıt, ped, rakı şişeleri... aklınıza gelen gelmeyen bilumum cam, kağıt, plastik ve hatta metal envanter... Beş kişi dağın başındaki çamlar arasındaki koca piknik alanının 500 metrekaresini yarım saatte temizleyemedik. Yahu dağın başı, arabasına değer veren hiç kimse oraya gitmez. Zaten oranın varlığını bilenlerin sayısı da 100'ü geçmez belki. Ama gel gör ki... Yav bitmiş jöle kutusu arkadaş yav. Kilot! Allah seni ıslah etsin, ne zannediyorsun orayı, çamaşırhane mi?! Havlular... Topladık yaktık bi güzel, ama diğer yerler kaldı. Tamam bi

Rastgele

Değerlendirenler

Kim terörist?

Kim terörist?

Misafirler